30 Mart 2015 Pazartesi

Side ve Side Müzesi

  Ertesi günü kentin doğu kısmından ayrılacağımız için Side'yi 1. günün akşamına dahil ettik. Side eskiden nar anlamına gelirmiş. Bir burun üzerine konumlanmış kentin tarihinin Hititler dönemine kadar dayandığı düşünülüyor. Tarih boyunca diğer pamfilya kentlerine benzer şekilde Likya, Pers, İskender ve Roma egemenliği altına giren kent oldukça zengin ve parlak dönemler geçirmiş. Özellikle 2. yy boyunca bilim ve kültür merkezi olması sebebiyle kralların eğitim aldığı yer olarak da biliniyor. 

Side ve çevresinde tarih öncesi kalıntıya rastlanmamıştır. Roma idaresi zamanında liman kenti kozmopolit bir yapıya sahipti. 

Yaz döneminde oldukça kalabalık ve ciddi park sorunu yaşanıyor dar ve antik bir girişi var oldukça etkileyici buldum, daha sonra antik şehir kalıntıları arasından araçla geçtik ve ücretli bir otopark'ta yer bulabildik. Sırt çantalarımızı ve buz gibi sularımızı alıp doğru antik tiyatroya!




Müzekart'larımız sayesinde ücretsiz girdik. Tiyatro'nun hemen girişinde yer alan açıklamayı sizin için aktarıyorum. '' Anadolu'nun en etkileyici Grek Roma yapılarından biri olan bu tiyatro 15.000 kişiden fazla seyirci alabiliyordu. M.S. 11 yy ortalarından günümüze kalan bu yapının, daha eski Helenistik bir tiyatro üzerine kurulmuş olduğu sanılmaktadır. Side'de tiyatronun arkasına destek teşkil edebilecek bir tepe bulunmadığı için bina çok üstün bir mimari teknikle yüksek kemerlere dayandırılmıştır.Bu tür yapım bütün Doğu Akdeniz yapısında tektir bu yönden Batı Roma İmparatorluğunun büyük amfitiyatrolarını andırmaktadır. Tiyatronun ortasındaki yoldan aşağı doğru mevcut 29 sırada yeri olan seyirciler, Mermer sütunlu Caddedeki kapılardan inerlerdi. Ortadaki yoldan yukarı doğru 29 sırada yeri olanlar ise iç merdivenden iç merdivenlerden tiyatronun en üstüne çıkarlar, oradan yerlerine inerlerdi. Seyircilerin oturduğu kısım takriben 20 metre yükseliyordu. Skenefrons (sahne binası) da aşağı yukarı aynı yükseklikteydi. Sahne binası 3 kattan ibaretti. Alt kattaki odalar aynı zamanda sahneyi taşıyordu. İç düzeni bakımından üst katların da aynı tarzda olduğu saptanmaktadır. Cephe çok zengin süslemelerle kaplıydı. Zelzelede yıkılan mimari süslemelerin kalan parçaları bugün orkestrada görülmektedir. Daha ileri bir tarihte, tiyatroda gladyatör oyunlarında seyircilerin emniyetini sağlamak için orkestra etrafına duvarlar örülmüştü Bizanslılar devrinde Hristiyan ayinleri için de kullanılmıştı''

Aspendos'tan sonra gördüğümüz en sağlam amfi tiyatro diyebilirim. Oldukça etkileyiciydi. Burayı iyice dolaştıktan sonra çok iyi korunmuş vitrin ve heykellerin arasından müzeye doğru ilerledik. Kalabalık insan grupları ve sürekli duyulan deklanşör sesleri olmasa kendinizi gerçekten o dönemde hissedebilirsiniz. Side Müzesi kendin aynı zamanda hamamı.  İçerik olarak çok doyurucu buldum. Eroslu lahit gayet iyi durumda. Avlusunda birçok heykel ve yazıtlar yer alıyor. 


































Müzeyi dolaştıktan ve klima ile iyice serinledikten sonra side çarşısının içinden geçerek liman'a varıyoruz. Yan yana duran iki tapınaktan biri Apollon, diğeri Artemis'e adanmış. Apollon tapınağı sütunları restore edilerek ayağa kaldırılmış ve hemen denizin dibinde olduğundan müthiş görünüyor. Çok uğraşmadan harikulade fotoğraflar çekebilirsiniz.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder