30 Mart 2015 Pazartesi

Sorgun'da Kamp Boğaz Camping

  Oldukça yorucu geçen ilk günün ardından kendimizi daha sabah gelmiş gibi değil, sanki bir haftadır buradaymışız gibi hissediyorduk. İlk günün yabancılığı ve endişesi ile hava kararmadan kalacağımızı planladığımız sorgundaki kamp alanına doğru yola çıktık. Biraz engebeli ve zor bir yolun ardından Manavgat Belediyesine ait gönül rahatlığı ile tavsiye edebileceğim Boğaz Camping'e vardık. Burası oldukça güvenli ve temiz bir kamp alanı. Çam ağaçları gölgesinde bir tarafta tatlı su diğer tarafta deniz... Ayrıca pahalı da değil. Kampın ilk gecesini burada geçirmemiz bize diğer günler için cesaret verdi açıkçası. Aracınızı hemen çadırın yanına park edebiliyorsunuz ve çadırınızı topraktan özel alana kurabiliyorsunuz. Asıl sürpriz denize doğru ilerlediğimizde karşılaştığımız enfes gün batımıydı. Maalesef oradan fotoğraf yok ama emin olun Sorgun'da gün batımları nefistir. Deniz birden çok fazla derinleştiğinden ve dalgalı olduğundan girilecek gibi değildi.

Boğaz Camping - Titreyen Göl Mevkii - Sorgun
GPS: N.36,74712 E.31,47184
0 242 756 96 90 


Side ve Side Müzesi

  Ertesi günü kentin doğu kısmından ayrılacağımız için Side'yi 1. günün akşamına dahil ettik. Side eskiden nar anlamına gelirmiş. Bir burun üzerine konumlanmış kentin tarihinin Hititler dönemine kadar dayandığı düşünülüyor. Tarih boyunca diğer pamfilya kentlerine benzer şekilde Likya, Pers, İskender ve Roma egemenliği altına giren kent oldukça zengin ve parlak dönemler geçirmiş. Özellikle 2. yy boyunca bilim ve kültür merkezi olması sebebiyle kralların eğitim aldığı yer olarak da biliniyor. 

Side ve çevresinde tarih öncesi kalıntıya rastlanmamıştır. Roma idaresi zamanında liman kenti kozmopolit bir yapıya sahipti. 

Yaz döneminde oldukça kalabalık ve ciddi park sorunu yaşanıyor dar ve antik bir girişi var oldukça etkileyici buldum, daha sonra antik şehir kalıntıları arasından araçla geçtik ve ücretli bir otopark'ta yer bulabildik. Sırt çantalarımızı ve buz gibi sularımızı alıp doğru antik tiyatroya!




Müzekart'larımız sayesinde ücretsiz girdik. Tiyatro'nun hemen girişinde yer alan açıklamayı sizin için aktarıyorum. '' Anadolu'nun en etkileyici Grek Roma yapılarından biri olan bu tiyatro 15.000 kişiden fazla seyirci alabiliyordu. M.S. 11 yy ortalarından günümüze kalan bu yapının, daha eski Helenistik bir tiyatro üzerine kurulmuş olduğu sanılmaktadır. Side'de tiyatronun arkasına destek teşkil edebilecek bir tepe bulunmadığı için bina çok üstün bir mimari teknikle yüksek kemerlere dayandırılmıştır.Bu tür yapım bütün Doğu Akdeniz yapısında tektir bu yönden Batı Roma İmparatorluğunun büyük amfitiyatrolarını andırmaktadır. Tiyatronun ortasındaki yoldan aşağı doğru mevcut 29 sırada yeri olan seyirciler, Mermer sütunlu Caddedeki kapılardan inerlerdi. Ortadaki yoldan yukarı doğru 29 sırada yeri olanlar ise iç merdivenden iç merdivenlerden tiyatronun en üstüne çıkarlar, oradan yerlerine inerlerdi. Seyircilerin oturduğu kısım takriben 20 metre yükseliyordu. Skenefrons (sahne binası) da aşağı yukarı aynı yükseklikteydi. Sahne binası 3 kattan ibaretti. Alt kattaki odalar aynı zamanda sahneyi taşıyordu. İç düzeni bakımından üst katların da aynı tarzda olduğu saptanmaktadır. Cephe çok zengin süslemelerle kaplıydı. Zelzelede yıkılan mimari süslemelerin kalan parçaları bugün orkestrada görülmektedir. Daha ileri bir tarihte, tiyatroda gladyatör oyunlarında seyircilerin emniyetini sağlamak için orkestra etrafına duvarlar örülmüştü Bizanslılar devrinde Hristiyan ayinleri için de kullanılmıştı''

Aspendos'tan sonra gördüğümüz en sağlam amfi tiyatro diyebilirim. Oldukça etkileyiciydi. Burayı iyice dolaştıktan sonra çok iyi korunmuş vitrin ve heykellerin arasından müzeye doğru ilerledik. Kalabalık insan grupları ve sürekli duyulan deklanşör sesleri olmasa kendinizi gerçekten o dönemde hissedebilirsiniz. Side Müzesi kendin aynı zamanda hamamı.  İçerik olarak çok doyurucu buldum. Eroslu lahit gayet iyi durumda. Avlusunda birçok heykel ve yazıtlar yer alıyor. 


































Müzeyi dolaştıktan ve klima ile iyice serinledikten sonra side çarşısının içinden geçerek liman'a varıyoruz. Yan yana duran iki tapınaktan biri Apollon, diğeri Artemis'e adanmış. Apollon tapınağı sütunları restore edilerek ayağa kaldırılmış ve hemen denizin dibinde olduğundan müthiş görünüyor. Çok uğraşmadan harikulade fotoğraflar çekebilirsiniz.






Manavgat Şelalesi

  Antalya'nın Manavgat ilçesinde yer alan Manavgat Şelalesi gürül gürül akan buz gibi suyu ile Akdeniz sıcağı ile mücadelenizde büyük katkı sağlıyor. Şelalenin çevresinde yer alan milli park'a giriş ücretli. Daha önce şelale ile ilgili bilgi toplarken etrafında güzel restaurantların olduğunu öğrendiğimden akşam yemeğini burada yeriz diye düşünmüştüm ancak; bizim için tgam bir hayal kırıklığı oldu. Keyifsiz ve tamamen ticari kaygıyla oluşturulmuş mekanlar şelalenin güzelliğini lekelemiş. Zaten şelale etrafında o kadar çok gözlemeci ve hediyeli satan yer var ki sanki şelaleyi görmek, ağaçların ve bitkilerin kokusunu ciğerlerimize çekmek için değil bu zevksizliğe tahammül etmek için gidiyormuşuz gibi bir hava var. İllaki tesis yapılacaksa Türkiye'de bu tarz güzelliklere daha sanatsal ve zarif bir bakış açısıyla bakabilen kişilerden yardım alınmalı diye düşünüyorum. Sonuçta başka Manavgat Şelalesi yok! Turistler'in de bu görüntüden hoşlandıklarını hiç sanmıyorum. Yine de Manavgat'ın doğal güzelliklerini görebileceğimiz 50 kişinin fotoğraf için sıra beklediği minik balkondan çekebildiğim fotoğraflar şöyle;




29 Mart 2015 Pazar

Doğu Antalya Gezisi

Doğu Antalya'da merkeze çok uzaklaşmadık. Daha doğrusu planlarken Alanya'ya kadar gitmek hiç istemedim açıkçası. Side Sorgun'un enfes plajlarında güneşi batırmak, 2 yıl önce beni öylesine cezbetti ki bunu bir kere daha yaşamak istemem sebebiyle en uç nokta olarak Side'yi seçtik. Belek sahiline hiç uğramadık, çünkü otellerden denizi görmek mümkün değil ne yazık ki... 

1. GÜN

* Perge,
* Manavgat Şelalesi,
* Side,
Kamp (Manavgat) 
   

 Bursa'dan Antalya'ya 6,5 saat süren yolculuğumuzdan sonra ilk durağımız Perge oldu. Perge; Aksu yakınlarında ana yoldan 2 km içeride bir Pamphylia antik kenti. 

M.Ö 12-13 yy kurulduğu tahmin ediliyor. Büyük İskender'e teslim olmadan önce; Lidya ve Pers egemenliğine sahne olan kent en parlak dönemini Roma İmparatorluğunda yaşamış. Günümüz kalıntıları da yine bu döneme ait.






















 Perge'nin girişindeki açıklayıcı levha'da şehir hakkında kısa bir bilgi yer alıyor. Gittiğimizde çok sıcaktı ve şehrin kalıntılarını tam olarak gezemedik. Özellikle tepede yer alan büyük ölçüde korunmuş Stadyum'a yol yorgunluğu ve aşırı sıcak sebebiyle çıkamadık. 

Kazılar ve eş zamanlı onarım çalışmaları yapılıyor. Kazılardan çıkarılan eserler Antalya müzesinde sergileniyor. Antik hamam, Agora, Kentin kapısını simgeleyen kuleler ve Sütunlu cadde ayakta ve ilgi çeken yapılar. Şehir geniş bir düzlüğe yayılmış olduğundan gezilecek yerler kolayca seçilebiliyor.

Genelde gezdiğimiz antik kentler sezonun en hareketli zamanı olması sebebiyle kalabalıktı, ancak Perge'ye saat 18.30 gibi vardığımızdan sadece küçük bir grup japon turistlerle karşılaştık. Ören yerine ait fotoğraflar ise şöyle;






Müzekart

 Eğer bir kültür tatili de olacak diyorsanız muhakkak gitmeden çıkartın. Zaten Akdeniz'den Ege'ye demek rota üzerinde müthiş doğa güzelliklerinin yanında tarih de demek. Ören yerlerine giriş genelde ücretli ve 2 kişi 2 kez farkı antik kentleri görmek istediğinde Müzekart satış fiyatını ödemiş oluyor. 

 Bu sebeple sahip olmak çok mantıklı. Ayrıca İş Bankası Maximum kartlar'da aynı görevi görüyor. Herkes ödeme için sıra beklerken, 1 sene boyunca birçok ören yerinde geçerli kartınızla turnikelerden girmenin keyfi bir başka:) 

Sahip olmak için tıklayın! http://www.muzekart.com/tr/muzekart


Çadır Tatilinde Yanımıza Ne Alalım?

 Çok fazla kıyafet almayın! Ben o hatayı yaptım. Nedense kendime engel olamıyorum, ancak sadece yük oluyor. Dört gün boyunca sadece bir kez üzerimi değiştirdim sanırım:) 




Normalde bir tatile giderken alınacakların yanında, biz yanımıza ne aldık?

* Çadır,
* Şişme yatak (çabucak şişiriliyor, üşenmessiniz)
* Ayak pompası,
* İki adet katlanır sandalye,
* Beş adet reşo yakıtı (Çok verimli değil, biz pişman olduk) Bunun yerine tüm kamplarda elektrik bulunabildiğinden tekli elektrikli ocak daha uygun olacaktır.
* Emaye ufak tencere, (Çabuk ısındığı için ideal)
* Hafif plastik bardak, kaşık, çatal, tabak set (Piknik için satılanlar ideal)
* Güneşle sarj edilebilir lamba, (Gittiğiniz her kamping'te elektrik olmayabiliyor)
* Oto buzluk,
* İlk yardım kiti (Lazım olmayacağını umarım)
* Çakı, çakmak
* Sivri sinek spreyi (Keneler için etkili olanlar da var, ben arılar için olmasını tercih ederdim:))
* Güneşin altında uzun yürüyüşler yapmak zorunda olacağımızı bildiğimizden büyük hasır şapka, ince ama kolları kapatan bir üst giysisi, güneş kremi ve gözlüğü,
* Spor ayakkabı (Hava alan ve dayanıklı bir model tercih edin)
* Termos,
* Sırt çantası,
* Kilitli poşetler,
* Büyük boy çöp poşeti,
* Islak - kuru mendil,
* Bulaşık sabunu ve süngeri,
* Tarak,
* Diş fırçası ve macunu,
* Havlu,
* Dikiş seti,
* Yiyecek (bol bol atıştırmalık, makarna ve hazır çorba, kahve gibi kuru ve çabuk pişecek gıdalar)
* Sürekli hava değişikliği ve kuru gıdaların vereceği rahatsızlık sebebiyle bağırsak düzensizliği yaşanabilir bununla ilgili ilaçlar ve ağrı kesici 

Akdeniz'den Ege'ye

 2014 yazının mükemmel geçeceğini, baharda arabayla İstanbul'a giderken; 2 leyleği havada gördüğümüzde anlamıştık. Elbette bana uzun süredir ızdırap veren iş yerinden kurtulma planlarım tam olarak Haziran ayına denk geliyordu ve 6 yıl süren işkence dolu günleri tam anlamıyla kafamdan atabilmek için iyi bir tatile ihtiyacım vardı. Bilgisayar başından uzun süre kalkamayacağım işlerle meşgul olduğumdan bu tatilin 5 yıldızlı bir otelde havuz başında yine pineklemek olmasını istemediğimden, yeterli zamana ve beni şaşırtacak derecede uyumlu bir yol arkadaşına sahip olmanın avantajını kullanarak Akdeniz'den Ege'ye müthiş bir yol tatili tercih ettim.

 Yakın tarihte gerçekleşecek yurt dışı planlarımızdan önce kendi ülkemizin güzelliklerini, batı sahillerini tam anlamıyla görelim dedim ve başladım araştırmaya. İşte bu blog'u bizim gibi güneybatı - batı sahillerini araçla dolaşmayı düşünen, her sabah farklı bir yerde uyanmak ve çadır tatilinin konforsuzluğuna aldırış etmeyecek alternatif tatil tutkunları için yazmaya karar verdim.