13 Temmuz 2016 Çarşamba

Datça Aktur Camping

Bu senenin keşfi Datça Aktur Camping. Gerçekten cennet gibi bir yermiş, Can Yücel'i şimdi daha iyi anlıyorum. '' Beni kuzum,  Datça'ya gömün '' demiş kendisi. Ne haklıymış.

 Datça Aktur Camping Datça yolunun tam ortasında sanırım, diğer kamp alanlarına göre daha pahalı. Elektirik için, Çadır için, Buzdolabı ve kişi sayısına göre ayrı ayrı para ödeniyor. 2016 yılında Çadır işgal bedeli 25 TL , kişi başı 25 TL ödedik. Elektrik Kw/h başına ödeniyor. Her alanda kendinize ait çeşme ve priz bulunuyor. Yemek pişirmek için lavabo ve ocak bulunan ayrı ayrı birçok ünite var. Buzdolapları hemen yanında. Ütü ve çamaşır makinelerinin bulunduğu ortak bir yer daha var. Tuvalet ve duşlar pırıl pırıl, tertemiz. Güvenlik 24 saat. 2 farklı koyu bulunuyor. Biri dalgalı deniz, diğeri çarşaf gibi. Mavi bayraklı üstelik. Hem kamp alanı var hem tatil siteleri. Restaurant'ta kamp yapanlar için 3 kap yemek 10 tl. İçinde Migros var. 





Deniz pırıl pırıl ama biraz soğuk. Sahil kenarında çimlerde uzanıp kitap okuyanlar, plaj voleybolu oynayanlar, bahçelerini sulayanlar, iskelede güneşlenenler, bisikletle dolaşanlar, sörf yapanlar, tekneyle balığa çıkanlar, banklarda saatlerce sohbet edenler, çocuklarına meyve soyan anneler, uçan şemsiyelerin ardından koşturanlar, devriye gezen güvenlikler, rahatlıkla siznle iletişime geçen camper'lar ve hep aç olan balıklar gördüm. Kısacası burada hayat çok güzel, insanlar da öyle. Bir dahakine daha uzun geleceğim.  Bence sizde alın çadırı gelin, yok çadır olmaz derseniz günlük, haftalık, aylık apartlar var, öyle gelin. Ama kesin gelin:)

Quechua çadır


Geçen yıl büyük umutlarla Decathlon'dan aldığımız 2 seconds Quechua çadırlarla sersefil olduk. Bunu yazmak istiyolrum çünkü alacaklar varsa bilgilensin, fiyatları uygun değil üstelik. İtiraf etmeliyim çadırın kurması ve toplaması çok zevkli ve kolay. Ancak kesinlikle hava almıyor. Her akşam Çam ağaçlarının altında havasız kaldık, ayrıca hava almadığı için çok sıcak oluyor çadırın içi. Çok az havalandırması var.



 Göründüğü gibi fermuarlı kısımda minicik bir tül var. Diğer beyaz kısımda hava geçirmiyor. Çadırın arka kısmında önündeki tülün çeyreyi kadar bir tül daha var. Tahmin edersiniz ki bu kadar yerden giren hava asla yeterli olmuyor. Kolay katlanmasını sağlayan yapısı gereği üst kısmında bir destek yok. Su geçirmiyor deniyor ancak yağmurun ağırlığı bile çadırın üst kısmını aşağı indirir. Çadırın tavanı çok alçak. 

 Çadır alırken havalandırma kısmını muhakkak kontrol edin ben hep aynı çadırı kullandığım için bu bana acı bir tecrübe oldu. Sonuç olarak yıllardır kamp yapan biri olarak tavsiye etmem.

Patara → Göcek

 Aynı yere tekrar gittiğinizde artık fotoğraf çekmeliyim, şurayı da görmeliyim gibi panik olmuyor. Tekrar tekrar gittiğinizde sıkılmaktan ziyade daha huzurlu oluyorsunuzi yani ben öyle oluyorum. Bu sene diğer senelerden farklı olarfak yaptığımız Datça Aktur'a gitmekti. İyiki de gitmişiz.

  Patara için daha önce yazdıklarıma ek olarak bu kez güneşte yanmamak için Quechua gölgelik götürdüğümüz ve çok rahatlıkla sahilde vakit geçirebildiğimiz. Ancak aynı markanın çadırı için aaynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bu konuyu bir diğer yazıya bırakıyorum. Bir de su altı kmaeramız sayesinde eğlenceli fotoğraflar çektik. Bu makineler ikinci el bulunabiliyor. Çocuklu aileler için de çok güzel anıları fotoğraflayabilir, bizim çok işimize yaradı. 


 Ben en çok burada eğleniyorum. Denizde kocaman dalgalar oluşuyor. Sahil güvenlik mevcut ve deniz çok sığ. Bu sebeple fazla tehlikeli değil, ama yinede dikkatli olmak lazım. Kamp için çok seçenek yok. Medusa Bar'ın kamp alanını kullanabiliyorsunuz.  Biz genelde tüm günü burada geçirip rotamıza devam ediyoruz.





  Göcek'te tekne turu beklediğimiz gibi değildi açıkçası zaten 12 adalar deniyor ancak 3 ada gezdik toplamda. Tekne acentaları kooperatife bağlı. Bizim ''Gelin Gezelim'' teknesinde çok tatlı bir kaptanımız vardı, hatta günü o kurtardı diyebiliriz. Hem kaptan hem aşçı:)bize leziz balıklar pişirdi. Sonra yengeç dansı adını verdiği bir koregrafi ile çok güldürdü.


     
   Gezebildiğimiz adalar Yassıca ada, Tersane adası ve Domuz adası.  Ayrıca her turda olan Akvaryum koyu, Kleopatra hamamı ve Bedir Rahmi Eyüpoğlu'nun ''Çatalkaram Çingenem'' şiirini yazdığı ve taş üzerine balık resimlerinden birinin yaptığı güzel bir koy'a gittik. 




  
  Yassıca ada adı gibi bir yer minik kumul ortasında doğal bir havuz var. Deniz börülcesi topladık buradan. İlk defa gördüm toprakta deniz börülcesini. Domuz adasında deniz çok doğal. Çok canlı çeşitliliği var. Şnorkel önerilir. 

  Yolunuz Göcek'e düşerse yat turunu şiddetle tavsiye etmem:) Vaktiniz varsa gidin beni çok tatmin etmedi. Göcek gayet büyük bir yer. Eğer Akdeniz'den Ege'ye turluyorsanız Mayo, Gözlük, Çanta.... gibi ihtiyaçlarınız varsa buradaki mağazalardcan alabilirsiniz. Birçok markanın marinada şubesi var. 

   Bide güzel kahveler ve yemekler yapan restaurantları.




Kaş Kekova Gezisi

 Bu sene ilk kez Kaş'ta yat gezisi yapalım dedik. Tüm acentaları dolaştık ve genelde hepsinin önerdiği iki turdan birine karar verdik. Kekove Turu! Bilginiz olsun diye söylüyorum bu turlardan biri az kişi ile gidilen yakon 5 adaların bulunduğu daha çok denize girilecek ve sualtı keşfedilecek, açık büfe yemeklerin olduğu bir tur. Diğer ise İnönü ve akvaryum koylarından sonra Kekova bölgesinde olan Kaleköy(Simena), Batıkşehir ve Üçağız'ın gezildiği kültürel tur. 



 Gemizlerin altında camdan pencereler vari ancak çok fonksiyonel birşey değil yani batıkşehire ordan bakamadık açıkçası. Beklentilerinizi çok yükseltmeyin. Ancak yine de çok güzel bir turdu. Kaş'ta deniz her yerde pırıl pırıl. Kaleköy kara ulaşımı olmayan minicik bir köy. Buranın sakinleri geçimini buraya özel bir dondurma ve hediyelik eşyalardan kazanıyorlar. Sanıyorum geçim kaynakları yetersiz bu sebeple turistlere fazla ısrarcı davranabiliyorlar bu kısmı biraz sıkıcı. Ancak sadece yaz aylarında satış yapabildikleri için onlarıda anlamak lazım, ne olur sanki birer bileklik veya el yapımı seramiklerden alsak:)  Üstelik çok uygun fiyatlarla satıyorlar. Su ve dondurmada şaşırılacak derecede uygundu ancak simena'ya giriş ücreti için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. 2016 Giriş 40 TL. ben Müzekart'ımla ücretsiz girebildim. Burayı gezebilmeniz için köy'ün en yüksek yerine tırmanmanız gerekiyor ve hayli yorucu. Simana' da en çok kale duvarları dikkat çekiyor. En tepeye çıktığınızda panaromik manzara harika!  Tekne turu 2016 Haziran ayında kişi başı 60 tl. Bizim teknemizde antik bölgeler için minik minik bilgiler bile verildi tarihi ile ilgili. Bence memnun kalırsınız. gidin:)








 

Kaş Camping

  Yaşasın yine yaz geldi:) Bazen kışları ölüyor her yaz yine diriliyorum gibi hissediyorum. Kışlar hep uzun yazlar kısacık değil mi? Hep yaz olan yerlere gidebilsek keşke... Bu sene Kaş bir başka güzeldi. Öyleki bırakıp gitmek istemedik ve planladığımızdan çok daha uzun kaldık. Kaş Camping bizim evimiz oldu yine. Bu sene kamp alanını genişletmişler, ayrıca alanları çadır ve karavan için ayrı ayrı numaralandırmışlar. Çok güzel olmuş aslında hem denizi gören daha çok yer oluşmuş hem de eskisi gibi çok dipdibe değiliz sanki.

 Çadırımızdan manzaramız tam olarak şöyleydi, 




  Bu sene lime olduğunu düşündüğüm limonlardan çayımıza ekledik, emaye kap, tencere ve tabaklarımız Refika'nın Mutfağından. Çok güzellerdi ve müthiş iş gördüler.  



 Kamp mutfağı için önceden bir liste yapmıştım ama asla uyamadık. Her sabah omlet yaptık:) Cuma günleri Kaş'ta pazar kuruluyor. Antik tiyatronun üst sokağında, kamp alanına çok yakın olmadığını acı bir tecrübe ile öğrenmiş bulundum. Bu pazar yerinde birçok şey bulabilirsiniz. Yaz türlüsü, taze fasulye, sebze ve köy yumurtalarını buradan alıp camping'in buzdolabında saklayabildik. Her akşam elektrikli ocağımızda azıcık aşımız kaygısız başımız yemekler pişti.  

 Bize de manzaranın, buz gibi denizin, pırıl pırıl suyun ve komşu çadırlardan gelen smooth jazz 'ın tadı kaldı. Şimdiden özledim bile...



15 Aralık 2015 Salı

Bursa Şehir Gezisi

 Bursa'daki müzeler birbirine oldukça yakın. Bu sebeple gezmek hiç zor değil. Pazartesi günü dışında çoğu ziyarete açık olan Arkeoloji müzesi, Atatürk köşkü müzesi, İslam eserleri müzesi ve Karagöz evi aynı ilçede yürüme mesafelerinde yer alıyor.

 Çelik Palas'ın hemen yanında yer alan Atatürk köşkü zamanında Bursa Belediyesi tarafından satın alınmış ve dayanıp döşenerek Atatürk'e hediye edilmiş. Atatürk'ün toplamda 2,5 ay kadar kaldığı köşkte Latife Hanım ve yaveri Salih Bey'de dahil olmak üzere dönemin birçok devlet başkanını da ağırlamıştır. Onarımdan sonra 1973 yılında ziyarete açılan köşkteki birçok eşya orjinaldir.


Köşk'ün dış görünüşü

     

Girişin hemen yanındaki dinlenme odası



Yine girişte bulunan salon. Burada koltukların ne kadar zarif olduğuna hayretle şahit oldum. Koca koca devlet adamlarının bu incecik bacakları olan koltuklarda hayal edemedim nedense. Özellikle şimdi evlerde bulunan geniş, yumuşak ve rahatça yayılabildiğimiz koltukları düşününce çok rahatsız göründüler gözüme. Burayı tanıtan çalışkan ve Atatürk aşığı bir ağabeyimiz vardı. Kendisi halının İran Kralının hediye ettiğini iletti. Ben de onun yalancısıyım.



 Atatürk'ün yatak odası. 



Sandalyedeki ayaklar kartal pençesinden. Yine çok estetik. Bunun sebebinin de Ata'mızın Beşiktaşlı olmasına bağlıyoruz.


Atamızın yaveri Salih Bey'in dinlenme odası


Atatürk'ün çalışma odası


Ve yemek odası. İçeri girdiğinizde ahşap evin ve eşyaların yaşadığını ve müthiş bir tarih kokusu duyacaksınız. Benim ilk gidişim Veda filmini izledikten hemen sonraki gün oldu ve daha da etkilendim. Muhakkak gidin görün derim. Giriş ücretsiz. 

12 Eylül 2015 Cumartesi

Eylül'de Bozcaada!

Yazın başından beri gitmek istediğim ancak feribot otomobil geçisinin 70tl olması sebebiyle sürekli ertelediğim Bozcaada'ya nihayet gitmek nasip oldu. İyi ki de geç gelmişim, Eylül ayı adanın en güzel zamanı... Adanın eski ismi Tenedos. Boğaza olan stratejik konumu yunanların Troya savaşında burayı üs olarak kullanmalarını sağlamış. Hakikaten haritada da boğazın tam karşısında yer alıyor ve akıntı çok fazla. Çok duymuşsunuzdur ama ben de söyleyeceğim: Su çok soğuk! Su ısısı yer yer değişiyor. Ben bunu kendimce boğazdan gelen Marmara suyunun yarattığı akıntıya bağladım ama bilimsel değil:) Eylül ve Ekim ayları nispeten daha çok ısınıyormuş ama Eylül'de böyleyse Haziran'da nasıldı çok merak ettim doğrusu.

Bozcaada çok büyük bir yer değil. Merkezi çok küçük ama sevimli. Adaya varmadan ihtiyaçlarınızı büyük ölçüde temin etmenizi öneririm çünkü dükkanlar çok küçük ve bazen ''Güneş kremi bitti!'' gibi yanıtlar alabiliyorsunuz. Kurumsal market yok. Biz Adakale Market'ten alışveriş yaptık.

Bi Küçük Eylül Meselesi filmini Bozcaada'ya gelmeden birkaç kez izlemiştim bu sebeple film karelerinde geçen yerleri bulup ''Kanatlarım var Ruhumda'' şarkısını mırıldanıp durdum:)


  Gitmeden önce Bozcaada'da gideceğimiz noktaları harita'da işaretlemiştim. (Genelde hep böyle yaparım) Ada çok küçük olduğundan aslında gerek yokmuş:) Çadır tatili tercih ettiğimizden adadaki tek kamp alanı Ada Camping' e gidiyoruz. Kamp alanını çok temiz ve güvenli bulduk. kişi başı kendi çadırınızda 25 tl. Ayazma plajına 800mt. Sulubahçe plajına 200mt mesafede. Günbatımı terası ve Habbele plajlarına da çok yakın. Adada ayrıca muazzam butik oteller var. Ataol Çiftliği görme imkanımız oldu ve çok beğendik.

 Yüzmek için Sulubahçe plajını tercih ettik çünkü Ayazma çok kalabalık ve denizi Sulubahçe'den iyi değil. Sanırım adadaki turistlerin burayı tercih etme sebebi tesislerin oluşu. ayazma'da şezlong ve şemsiye kiralayabiliyorsunuz. Biz kamptan aldığımız şemsiye ile Ada Camping'in hemen karşısındaki sazlıklardan içeri yürüdük. Sulubahçe plajının tabelası yok, aslında diğer plajlarında yok:) Ayazmanın hemen yanında kalan plaj bulmadı zor değil. Ancak Günbatımı burnuna doğru ilerledikçe sahil güzelleşiyor, belirteyim.

 

   Deniz enfes! Bu kadar berrak bir su sizi şaşırtabilir. Balıklar sahilin dibine kadar geliyor ve çok samimiler. Zargana, Lüfer, Mürekkep, çöpçü, torpil ve adını bilmediğim bir sürü küçük balık var. Şnorkel'siz bile görmek mümkün.

 Akşamları günü batırmadan kimse merkeze gitmiyor. İlk gün akşam her yeri boş görünce çok şaşırdık ama ikinci günün akşamı anladık ki herkes günbatımı terasında:) Bu yaz en keyif aldığım an Bozcaada'da günbatımıydı. Talay'dan aldığımız Rose Halikarnas o akşam bize eşik etti.


Rüzgar güllerinin olduğu enerji santrali Günbatımı teraslarına giden sapaktan hemen sonra. Genelde herkes önce buraya uğrayıp Türkiye'nin üçüncü en büyük Rüzgar enerjili santralini yakından fotoğraflıyor. Bizde öyle yaptık:)


Güneşin batışını bulutlar yüzünden pek göremesek de bulutların yarattığı ışık kırılmaları ve renkler kendilerini affettirdiler. Deniz yansıma ile bembeyaz göründü ve harika bir görüntü oluştu. Bozcaada'ya gidip de güneşin batışını izlemezseniz geziniz eksik kalmış olur, söylemesi:)



Şarapları alırken ayrıca oranın yerlisinden adanın en yüksek noktası olan Göztepe'nin de manzarasının güzel olduğunu öğrendim ancak bu bir daha ki sefere kaldı.





 Merkeze araç ile biryere kadar inebiliyorsunuz sonra kapanlar var. Adada ücretsiz otoparklar var turistik yerlerde alışkın olmadığımız için çok şaşırdık. Battı Balık adada çok meşhur. Ayrıca Çınaraltı kafe de öyle. Buraya gelmişken aslında Gökçeada'nın meşhur lezzeti Efibadem'i tadıyoruz ve bayılıyoruz. Muhakkak deneyin. Patlıcanlı börek de yine adalarımıza has lezzetlerden. Çiçek Fırın'ın ürünleri de çok seviliyor.  Ve yabi reçelleri. Domates reçelini de deneyin. Biz ekonomik bir tatil yaptığımızdan bunları yedik:) Eminim birbirinden güzel mekanlarda enfes ada lezzetler sunuluyordur ancak fiyatlar biraz uçuk. Üstelik sezonda rezervasyon şart. Rum mahallesi ve kale ada merkezinde gezilecek yerler.

 Şaraplar beklediğimizden de ucuz ve lezzetli. Biz Talay'dan Beyaz Vasilaki, Kırmızı Tenedos ve Rose Halikarnas aldık. Fiyatlar 2015 yılında 18-20 tl. Yunatçılar çok tavsiye ediliyor bence denenmeli.

Son olarak Eylül adanın en güzel zamanı demiştik değil mi? El ayak çekilince, dar sokaklar ferahlayınca ve esnaf kadir kıymet bilmeye başladığı zaman Eylül. Ayrıca Eylül'ün ilk haftası bağbozumu festivali, ikinci haftası lezzet festivali var. Eylül'de şarap üretimi başladığından ada sokakları mis gibi üzüm kokuyor. Çok uzun süreli kalırsanız sıkılırsınız belki ama Eylül'de muhakkak bu bol rüzgarlı, bozkır adaya bir kaçamak yapın:)