15 Haziran 2015 Pazartesi

Aspendos ve Konyaaltı

Tecrübelerimize dayanarak Antalya merkezde kesinlikle kamp yapılmaması gerektiğini tavsiye edebilirim. Sabah hem rafting hem de kavurucu sıcakta (ki etkisini saat sekizde bile yitirmeyen) Aspendos'u gezdikten sonra o kadar yorgunuz ki hemen uyumak istiyoruz. Daha önce Konyaaltı ve Lara'ya gitmiştim. Bu sebeple gözümde hatırlayabildiğim kadarıyla canlandırarak buralarda da kamp alanlarını araştırmıştım. Fakat Antalya'nın içine girdiğimizde neye uğradığımı şaşırdık. Bir anda şehir trafiğinde bulunca kendimizi kötü ve gergin hissettik. Bu sebeple Doğu'dan Batı'ya geçerken siz siz olun şehir merkezine geçmede çevre yolundan Kemer'e bağlanın. Konyaaltı'nda zar zor bir kamp alanı bulabildik. Bulduğumuz bu yer oldukça bakımsız ve geçmişini özler bir haldeydi Çok yakınında bir benzin istasyonu ve kamyoncu barınağı arasına sıkışmış, gece türlü türlü kişilerin ziyaretini alan, bu korkunç yerde sabaha kadar uyuyamadık tabi. Hatta bir ara arba da uyumayı teklif ettiğimi hatırlıyorum.  Gece çok karanlıkta geldiğimizden etrafı göremedik, bu korkumuzu arttırdı. Tuvatler çok pis ve ana yola yakın olduğu için çok gürültülüydü.

Oysa ki Lara ve Konyaaltı eskiden ne kadar da güzeldi. O doğal plaj maalesef acınacak halde ve turistik olmaktan çok uzak. Keşke sahip olduğumuz doğa güzelliklerine sadece getiri olarak bakmamayı öğrenebilsek. Sahillerimizde çok sık karşılaştığım bu durum çok üzücü. Zevksiz ve çarpık yapılar, para hırsıyla kurulan saçma sapan işletmeler çok can sıkıcı. Bakış açılarımız maalesef zarif değil, doğanın armağanlarını iyi değerlendiremiyoruz.

Bu da kamp yaptığımız yerin sabah görüntüsü.

Aspendos ve Konyaaltı

Rafting yaptıktan sonra müthiş bir yorgunluk hissediyorsunuz. Elbette tatlı bir yorgunluk, botta birlikte azgın sularla boğuştuğumuz:) arkadaşlarımız ile tur videomuzu izledikten ve fotoğraflarımızı satın aldıktan sonra programladığım Aspendos antik kent ve Antalya Müzesi gezintisi yapmamız gerekiyor; ancak evdeki hesap çarşıya uymazmış, bu yorgunluğun üzerine çok mümkün görünmüyor ve Doğu Antalya'dan çıkmak zorunda olduğumuzdan sadece Aspendos'u görmekle yetiniyoruz.


Aspendos'un en bilinen yeri antik tiyatrosu. Gerçekten Akdeniz'de en iyi korunmuş antik tiyatrolardan biri olan bu yapının bu kadar yıl boyunca ayakta kalması mucize. Antik tiyatronun en göz alıcı kısmı tamamen mermerlerle kaplı 40 sütunlu sahce iç cephesi olduğu görüyoruz. Şimdi boş olan nişleri içinde heykeller yer alırmış, Roma döneminde yaşamayı şiddetle istememe neden olan bu görkemli yapının dönem insanlarını çok kıskanıyorum. Aspendos girişindeki turistlerin birlikte fotoğraf çektirebilmesi için gladyatör kılığına girmiş animatörler yaşadığım zamana biraz daha soğuk bakmama neden olmadı da değil:)



Theodorus 'un oğlu mimar Zeno'nun eseri olan tiyatro bazı kaynaklara göre 30.000 kişilik olarak belirtilsede kentin bilgi panolarında 15.000 kişilik olarak yazıyordu. Sahnenin olduğu alanı gezerken bir turist kızın çaldığı keman atmosferi çok daha büyülü kıldı. İç yapısının diğer tiyatrolara göre daha az yıpranmış olması akustiğinin de hala çok etkileyici olmasını sağlamış, bildiğiniz üzere burada günümüzde de hala konserler veriliyor.


Elbette, şehir sadece antik tiyatrodan ibaret değil. Side gibi zamanın popüler şehirlerinden biri olan Aspendos oldukça zengin yapılara sahip olmuş. Çok yakınından akan köprüçay sayesinde önemli bir ticaret merkezi olan şehir aynı zamanda verimli toprakları sayesinde üzüm, zeytin ve tuz yataklarına sahipmiş. Bu büyüleyici kenti gezerken sıcağın etkisiyle daha da yorulduğumuzu hissediyoruz ve kamp alanını bulmak için yola koyuluyoruz.